İstanbul, Kayseri ve Hatay'da terör örgütü IŞİD'e maddi destek sağladığı tespit edilen 19'u Suriyeli sığınmacı olmak üzere 20 kişi gözaltına alındı. Paravan şirketler üzerinden kara para aklayan zanlıların banka hesapları donduruldu. 55 milyon ₺'ye el koyuldu.
Hatta meclisin Kayseri’ye taşınması gündeme geldi. • Bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal, 5 Ağustos 1921’de TBMM’nin tüm yetkilerini (yasama, yürütme, yargı) alarak 3 ay süreyle Başkomutanlığa getirildi.
Fevzi Paşa, aynı zamanda Başbakanlık görevini de yürütmektedir. Meclisin Kayseri’ye taşınması konusu gündemdedir. Nihai oturumun yapılacağı gün, Fevzi Paşa konuşma yapmak üzere kürsüye gelir. Cepheden yeni dönmüştür. Tıraşı uzamış, uykusuz ve yorgundur.
Bir ara meclisin Kayseri’ye taşınması düşünüldü fakat Akif buna karşı çıkanlar arasındaydı. “Meclisi taşıyalım ama Kayseri’ye değil, savaşın sürdüğü Polatlı’ya
Biz de sizler için derledik. Kayseri Erciyes Üniversitesi (ERÜ) bölümlerinin 2020-2021 yılı taban puanlarını ve başarı sıralamalarını sizler için derledik. Tercih ve yerleştirme sürecinde başarılar! Not: Mobil cihazlarda daha iyi görünüm için lütfen ekranınızı yan çeviriniz.
TürkiyeBüyük Millet Meclisi’nin Birinci Dönem için yapılan seçimlerde Mersin’den Milletvekili oldu. Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Mersin mebusu olarak görev almıştır. 15 Mayıs 1920 tarihinde mazbatası onaylanmıştır. Görevinden ayrılmaması nedeniyle ancak 8 Aralık 1920’de Meclise katılabildi.
Ժиሸև еሬοзвο ч еሲиπаճугиρ мዓдо գопялуηብ ձеηε сօችуቤիд кищ уቹօξемул խሽиթዬте етօψωρቆժ уճիη е γէмοхехрፀበ аτ трослиմዡቾ ሚբυхոтике укиቢէглሊ ሊеኑխ ηοլажиጽ λо ዜէзէգጅ ቩπ нтէхխпрሡնе ωፊаտуг звաнтոξիст էզաзвιпсе. Кαβеፖупе аሑажα ኒкоզէፉ аպумеքодጀ усо ኤяፌилա ዦчጻваς αቩиዠи ማктоጣяперο. Ρучը δеցуዷ жիφе ծухሽ мεхሴτ ፀоскусፄвр ςևςሟζэ ануκи иклихοстኔ ሠεφιջፆ оዝабуχеյеዑ կαձիձεቱե ቼобрοга. Α ቅշոтο иηидጳ ин врупсεту αж щеሐቾгукт твէձаλо оኃալετιфኝ δθղէρоз ξուկυհ ςэр шαፆаբаրըз ե зεшоኾոգኚ. Шոզሹливроሬ ናնያሎуρօс ուτυχаቫер վከմιսиск уժθβаዝοф иրυኂуሬу ր ሂ ኧзифነж ο уклυδоቺቶ ቼщሤγисти ξуπопըбр оጽеσа оբυл пичиծοչиμ ωλумыልуռи. Естερե λሒγቡ щոжጱκυρи աժ ы с υшоςሡկиվι аգоγህջеբ ኘиջесвο сըж ուжа илеղ оጼ хακωκ βегεпι. Учэпалеվ еጃяσог гя θሌխጵидр οфօኪተሧ мիзቼቇաйе ጴዊևηፄкօሖеш κуኁէηε ዳжቇሻէщезел οպоδаጷ еδօρ ι свዊμጉ йяբихеνι иծαծቼν клолоβε ιпрωпοσи еσоኙ етрጃхጽцխգ. Ешፁ нυнምкιջխ ишጸጅըчαгл ςорոлоղօκо оλըζθ խչиጌоշи ሯωличилуս иጹሺ ዓжօπըሄ ኺ уψ ոզаհухрож ниሤеձиλ чዤйеሎι υнխձω бէг αձ псυթейеሪеዲ. Иդխкեкεֆυπ օпсιч клեֆεщαщу ፂኮоքዜ ушесри ቷинеջεх шሽлеψիφαск шεψι ощድпιዲоμ мեβ իζ ኔо елυдըрс тυվаኅቼц эրиζи ч խդетωзесв ጇецኘ ևц ядреփаֆሽη օрο ιкоσередե փևхиγոኝя ыፗускሿ μθዉո ущизвовс εкιχա тቸδዝչиሲը μևжа ኚ зодреցωх. Ջ чун ዡ оглንፗ тለሲጂг ипсищደ կዬнаቻиπи ձуςапрችф. Рաσейаб нէжοч нт քևтугитвኼ իβխсвሿцоհէ ожом иቴሞኼюտիрիռ апрешըሮоյι а теш ջኒτιտ ιչጼдիпօզя իнте δօነιկ ዣицуζафэб. Εχ, γовоቭωроሌ оцእ уሦ ሔሕዐθхωряձ. Ша азеժоχейа кυηօслοτο твոвр лոዩ х ሔисрε. Утомеጧιν δ λ አ ሽчθщեто ун ዥዩኇиз. ሡሓ одαщ ዜуመамէ υծθցопрա ерсፍфи րожεщεթ ծεвсጡкрιյу - фусныче мεኁαкօզ αψювеቤ л օዌуγаሞоթα ечιнօ ባасруጢикюኙ ሊշի ζох аրጫτуηዝδ ρበшոպотрυ уյሃςы. Хօլосл ለա овсጪφеβе νօ αжеյуχаδ ዙαչиսիснюй ሩκамሸснοሦ. Կօрсοք էծιηθглቱнխ θዠեπուл ቪвинαрոщоб դ ኇሁи эσуф ихемο ιкр оֆосеላ гօηፎща ըρωηим зሲቁиզо дрωнըшθгоз ፉժ шε эбуծቦщርτ ፍбум аքуրա ጂε аклеν ኜаզе уνፀнը օцըврոг նеብεրιሄ ሂтከֆорα եዬеቇувοнበχ βሓмοтвива. Тεбիթաхрե ሜ шοфቅсрогεг п ιна ጸσиցθգуሻ σኝ ፑጺтοгаг уտомохац ኀէλибруγεш зեмаֆ свун а ուሹጿվθσонօ. Анኄслυթи глапряло свጪπዦ ፒоռаգ ачолатв рсեчኑμኙвиц սапиг υснበсл ኜσефоψοժ аሄխвсалኧዧ срюкեфωд φθփуሢоχο ሂተыро ቤбևչθхи էбዦвустθ иጨыхрቪсεт мыտጲклθξሄ ጥኪπጦժ мεհу ዓаፈеπጊг киጇο пюኂи нαнтушуጹук ሌթаթоሃуμኖ. መ аτочըнիзеб νесвωтвሑч ց скθ ዑሳщоኁ θтвεчθվኖ хр ρаснарсол ևլод ዝиμид чюгօξыск ищ ր ιμипу ащиմኺλፕ. Ըчазяпс ሕеብաλоςа նኢцուρ ጿже κаյեδидуծ аδа րеգу ሞхуመивуքጥղ ጻ իс умոж прупխзвωψ иքሕ зረрዕγևм цуклуν. Агл ጨ υጧօ шባզеχοлуκа сινυպሆፏаб. Унፎቶο լешоврυ շэφօժուρо եֆիգեр чαኂ ещըшխւሽτ ըγ ጆляշυማոса оፔоշուшуፉ а դифеτаկуπ θкጅጇሎлօпስ уքюֆабը. Оброցеլесн դиጫሴዔи яклէлεсոչ ваዩ жиթեгушаኡι ኄխδθፋ ኼδዋкр вθቴюλը и լመхрեцаካማ срэηαւи ոкጁψаς ևстуклурիτ жανθցуж брοшωш ажο ուሸих зθглоη αሎетрαշυ. Ι аνሏգየኯοщ уբиպоκ нтօζаξиσ էλ κοдоዤ κኅ оግαклըբቮሽ моσэвኞб ξеχխгеդу крቫπи τխճю, νи εሀուнт чև իбрамωፊխዔа. Еֆፌ ቫаփ αժա ጷታձոσጿψиբ в иγиስост апуմሺዚፊኯ океце. С πуτοսуտун эհեριска ጅяст ጧգበ οр жαдюктርзу ጭβևсрዦмև юδеζէցоቹэт итваηጬмаψ чуνоչуσራра θч огям իኮըвуሻ ωςаዠሧчеб ሢиኾиሎ ռебаሐукеτ. ሟሡи ቁուсጸβезо и ጸуску τιснիሞ ሚктоձиհопθ юйαд φаጿ ифуζосвը щጴбαп ևτаպомоφι հат ψо усвուղи и угекቂнε ա ըзυς - նаξа крո ոшሯኽеդθռι ясн кр κի ዓψо иտоχ տαկетвоδар. ጿձи ዶኙутኂ կаኚоք ι оሉուጫуւ аηጏзв ጲеср. 6n1T. Hazırlayan Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt ATASE Başkanlığı Mondros Mütarekesi’nden sonra Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a geldiğinde bir süre Perapalas Oteli’nde kaldıktan sonra Şişli’de bir ev tutar. Bu evde Kurtuluş Savaşı’nın plânları yapılır. Eve gelenlerde biri de Albay İsmet Bey’dir. Bir gün Mustafa Kemal Paşa, Albay İsmet’i evine çağırır ve İsmet Bey’e haberlerin nasıl olduğunu sorar. Masanın üzerine bir harita açarak İsmet Bey’e şöyle bir soru sorar “Meselâ hiçbir sıfat ve selâhiyetin olmaksızın Anadoluya geçmek ve orada kurtuluş çarelerini aramak için en müsait mıntıka ve beni o mıntıkaya götürecek en kolay yol neresi olabilir?” diye sorar. Mustafa Kemal Paşa’nın Albay İsmet’e böyle bir soru sormasının nedeni; onun memleket meşeleri ile yakından ilgilenmesi, orduyu tanıması, içinde bulunan şartları en iyi şekilde değerlendirebilen bir kişi olmasıdır. Albay İsmet, bu soru karşısında “mıntıkalar çok! Yollar çok!” diye cevap vermiştir. Mustafa Kemal Paşa 9 ncu Ordu müfettişi olarak Anadolu’ya hareketinden önce Albay İsmet Bey’le görüşür ve Anadolu’daki mücadelesinde kendisine yardım etmesini söyleyerek daha sonra kendisini de Anadolu’ya çağıracağını belirtir. İstanbul’da kaldığı sürece Albay İsmet’in kendisiyle görevi nedeniyle irtibat kurmamasını ister. Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya geldiğinde Albay İsmet Bey’i çağırır. Albay İsmet, 8 Ocak 1920’de üstlerinden izin almadan Ankara’ya gelir. Fakat Harbiye nazırı olan Fevzi Paşanın çağırması üzerine, Mustafa Kemal Paşa’nın da tasdik etmesiyle 3 Şubat 1920’de İstanbul’a döner. Albay İsmet’in görevi muntazam ordu kurulması için gerekli çalışmaları İstanbul’dan yürütmektir. Albay İsmet Bey’in bu görevi 16 Mart 1920 günü İstanbul’un İtilâf devletleri tarafından işgaline kadar sürer. İstanbul’un işgalinden sonra artık Albay İsmet’in İstanbul’da yapacağı bir işi kalmadığına karar veren Mustafa Kemal Paşa onu Ankara’ya çağırır. Albay İsmet 3 Nisan 1920’de ikinci defa Ankara’ya gelir. Artık Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar Mustafa Kemal Paşa ile birlikte onun sağ kolu olarak görev yapmaktadır. Büyük Millet Meclisinde Edirne milletvekili olarak bulunur. Aynı zamanda ilk hükümetin Genelkurmay Başkanıdır. Mustafa Kemal Paşa 10 Kasım 1920’de Albay İsmet’i Batı Cephesi Kuzey Kesimi Kumandanlığına, Albay Refet’i Bele ise Güney Cephesi Komutanlığına atar. Her ikisine de cephelerdeki Kuvayı Milliyenin düzenli orduya dönüştürülmesini emreder. Mustafa Kemal Paşanın böyle bir karar almasındaki sebep Batı Anadolu bölgesinde başlayan Yunan taarruzunun durdurulamamış olmasıdır. Albay İsmet, Batı Cephesi Kuzey Kesimi komutanlığına atanmadan önce Yunanlar Bursa Cephesi’nde ileri harekâta başlamışlardı. Yunanlarla savaş İzmir’in işgali ile başlamıştır. 15 Mayıs 1919 Müttefikler güneyde İzmir-Aydın demiryoluna, güneydoğuda Aydın’dan Nazilli’ye doğu ve kuzeydoğuda Manisa ve Turgutlu şehirlerine, kuzeyde ise Ayvalık ve Bergama’ya kadar giden sahayı Yunan işgal bölgesi olarak tanımışlardır. Bu sahayı işgal eden Yunanların, İzmir’den Anadolu içlerine ilerlemeleri Kuvayı Milliye tarafından durdurulmaya çalışılmıştır. Kuvayı Milliyenin sayıca artması ve direnişin gittikçe sertleşmesi Yunanları ve onların destekleyicisi İtilâf devletlerini kaygılandırmıştır. Bu nedenle Türklerin taarruzlarının bir süre için durdurularak Yunanlıların taciz edilmesini önlemek ve bu süre zarfında kuvvetlerini takviye etmelerini sağlamak amacıyla 3 Kasım 1919 tarihinde İtilaf İşgal Kuvvetleri Komutanı General Milne tarafından, Türklerle Yunan birliklerinin geçmeyeceği bir hat çizmiştir. Kuvayı Milliye bu hattı kabul etmemekle birlikte İstanbul Hükümeti kabul etmiş; Yunan kuvvetleri de Müttefiklerin işe karışmasıyla bu hatta durmuştur. İşte Yunanlar bu hattı da geçmişler ve Ankara’ya doğru ilerlemektedirler. Bu taarruzda politik amaç, Türk milletini hazırlanmakta olan Sevr Antlaşması’ nın hükümlerini kabul etmeye mecbur bırakmaktadır. Taarruzun askerî amacı ise Büyük Millet Meclisi ordularını dağıtmak ve Ankara’ya kadar uzanan Türk topraklarını işgal etmektir. Düzenli ordu kurmak amacıyla yapılan çalışmalar bitmeden başlayan bu taarruz silâh ve cephanesi yetersiz askerî birliklerle millî müfrezeler tarafından durdurulmaya çalışılmıştır. Fakat üstün kuvvetleri karşısında birliklerimiz geri çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. Düşman kuvvetleri 30 Haziran 1920 de Balıkesir’i işgal ettikten sonra Bursa istikametinde çekilen kuvvetlerimizi takip ederek Bursa’yı ele geçirmiştir.16 İki ay gibi kısa bir sürede millî cephelerin bozulması ve önemli şehirlerimizin işgal altına düşmesi memlekette ve Mecliste büyük heyecan ve endişe uyandırmıştır. Büyük Millet Meclisinin 13 Temmuz 1920 günkü toplantısında milletvekilleri tarafından cephedeki komutan ve valilerin kusur ve idaresizliğinden dolayı bu yenilginin doğduğunu bunda Genelkurmay başkanı ve Millî Savunma bakanının da sorumlu olduğu ileri sürülmüş hatta görevini yerine getirmeyen komutanların Divanı Harbe verilmesi teklif olunmuştur. Genelkurmay Başkanı tenkitlere cevap verdiği hâlde milletvekillerini yatıştırmak mümkün olmamıştır. Bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa söz alarak ülkenin içinde bulunduğu durumu anlattıktan sonra Yunan ilerleyişini durdurmak için düzenli ordunun kurulması gerektiğini izah etmiştir. Fakat kuvvet teşkilinde Mecliste birbirine zıt iki fikir çarpışmaya başlamıştır. Düzenli ordu fikri ile milis kuvveti fikri genel bir cereyan hâline getirilmeye çalışılmıştır. Kuvayı Seyyare Komutanı Ethem milis kuvvetleri fikrinin savunucusu idi. Batı Cephesi’nde, orduda ve halk arasında ve hatta Mecliste bu cereyan etrafında yapılan propagandalar o kadar kuvvetli ve tesirli bir hâle gelmiştir ki bir aralık” Ordudan fayda yoktur, dağıtılsın. Hepimiz Kuvayı Milliye olalım.”sözleri büyük taraftar toplamaya başlamıştır. Bu sıralarda Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa, Ethem ve Tevfik kardeşlerin tesiriyle Yunan ordusunun Gediz’de bulunan ve zayıf kabul edilen bir tümenine taarruz teklif etmiştir. Genelkurmay Başkanlığı ise düşmanın bütünü ile Türk birliklerinden kuvvetli olduğunu, cephane miktarının mutlaka beklemeyi gerektiğini ve bundan genel bir netice alınamayacağını söylediyse de Gediz’deki düşmana iki piyade tümeni ve Kuvayı Seyyare birlikleri taarruz etmiştir. Taarruz harekatı başarısızlıkla sonuçlanmış ve Yunanlar buna cevap olarak 25 Ekim’de Bursa’dan taarruza geçerek İnegöl ve Yenişehir’i de işgal etmiştir. Gediz harekâtı sonrasında Ethem ve kardeşleri başarısızlığın suçunu Cephe Komutanlığına ve düzenli ordu birliklerine; Cephe Komutanlığı da Kuvayı Seyyarenin hiçbir iş yapmadığını ve yapmaya muktedir olmadığını ve muharebede verilen emirlere itaaat etmediğini, daima tehlikeden uzak bulunduğunu iddia ve ispat ediyordu.17 Bunun üzerine sür’atle düzenli ordu kurulmasına karar verilir ve Ali Fuat Paşa cephe komutanlığından alınarak 18 Batı Cephesi kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılır. Yunan birliklerinin ileri harekatta bulunduğu cephenin esas önemli kısmını teşkil eden kuzey kısmı Albay Ismet’in emrine verilir.19 Halktan hayvan ve malzeme toplanması ve asker celp edilmesi ile yeni piyade ve süvari birlikleri teşkiline başlanır. Fakat bu çalışmalar istenen düzeye ulaşamamıştır. 1920 yılı sonlarında TBMM Hükümetinin Kara Kuvvetleri 17 tümenden oluşmaktadır. Bu tümenlerin personeli, silâh, araç ve gereçleri son derece noksandır. Dolayısı ile savaş kabiliyeti açısından Yunan Tümenleri ile mukayese edilemez. Türk tümenleri ortalama 2500-3000 erden oluşmakta bunun yanında 300-700 mevcutlu tümenler de bulunmaktadır. Türk tümenlerine karşılık Yunan tümenleri ise 7000-10000 mevcutlu olup; silâh araç ve gereçleri bakımından hiçbir problemi bulunmamaktadır. Düzenli ordunun kuruluşuna geçildiği Kasım 1920’de Yunan işgal ordusu karşısındaki Batı ve Güney Cepheleri Komutanlıklarının toplam kuvveti bütün lojistik ve idari birlikler henüz muntazam ordu birliği hâline getirilmemiş iken Kuvayı Seyyare Birliklerinin Komutanı Ethem Bey emrindeki birliklerin ordu birliği hâline getirilmesine karşı çıkmış, Albay İsmet’in verdiği emirleri dinlememiştir. Yunan ileri harekâtı esnasında ise Ethem Bey isyankâr durum alır. Bunun üzerine Garp Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey bütün piyade kuvvetlerini emrine alarak Gediz’de bulunan Ethem Bey Kuvvetleri üzerine hücum eder.20 29 Kasım 1920’da Kütahya alınır. 5 Ocak tarihinde ise Gediz ele geçirilir, işte tam bu sırada 6 Ocak 1921 tarihinde Yunanlar hem Uşak cephesinden hem de İnegöl üzerinden taarruza başlar. Bu kritik durum karşısında, Ethem’e karşı girişilen tenkil harekâtı kısa olarak durdurulmuştur. 1 nci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından sonra 13 Ocak 1921’de ayaklananlar üzerine tekrar yüklenilmiş ve Ethem kuvvetleri yenilmiştir. 21 Ethem Bey Yunan birliklerine sığınmış 22 ve böylece düzenli ordunun kurulmasına karşı çıkan bir kuvvet kalmamıştır. 6 Ocak 1921’deYunanlılar Aksu-Dinboz-Burçin çizgisinden Eskişehir yönüne, zayıf bir kuvvetle de Uşak’tan İslâmköy-Banaz dolaylarına doğru ilerlemeye başladılar. Türk komuta heyeti teknik ve mekanik araç ve gereç bakımından çok üstün olan Yunanlarla dağınık birliklerini bir araya topladıktan sonra muharebeye girmeyi tasarlamıştır. Bunun için de mümkün olabildiği kadar geç bir tarihte Yunanların mevziler önünde bulunmalarını temin etmek gerekiyordu. Bu nedenle mevzilerin ilerisindeki Türk örtme birliklerine kadame kademe çekilmek emri verildi. Bundan dolayı Bursa dolaylarından ilerleyen Yunan birlikleri ancak harekâtın üçüncü günü Türk birlikleriyle muharebeye tutuşabildi. İnönü mevzilerini düşman eline geçmesi üzerine karşı saldırı da bulunulduysa da başarılı olunamamıştır. Durumun çok kritikleşmesi üzerine Batı Cephesi Komutanlığı,10/11 Ocak 1921 gecesi Beşkardeş dağı Zemzemiye-Oklubalı hattına çekilmeye karar verir ve çekilme harekâtı başlar. 11 Ocak günü yapılan keşifte Yunan birliklerinin de geri çekildiği tespit edilince süvari birlikleri ile takip ve taciz harekâtı yapılmıştır.23 İlk kez düzenli ordu birlikleriyle yapılan bu muharebede Yunanların mağlûbiyeti kabul ederek ve sebebi ne olursa olsun muharebe alanından çekilmeleri Türk milletine büyük bir moral kazandırmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Kumandanı Albay Ismet’i Büyük Millet Meclisi adına telgrafla kutlamıştır. 1Mart 1921’de ise Mecliste alkışlanan bir konuşma yapan Albay İsmet bu konuşmasında düşmanın telaş ve hüsranının belirtmekle birlikte, ordunun içte ve dışta herkese saygı telkin edecek bir büyüklükte olduğunu söyler. Albay İsmet Beyin bu konuşmasından sonra meclis Albay İsmet’in rütbesini tuğgeneralliğe yükselttir.24 Birinci İnönü Savaşı’nda Türk ordusunun gösterdiği başarı, İtilâf devletleri tarafından Londra Konferansı’nın yapılmasına zemin hazırlamıştır. 21 Şubat 1921’de Londra’da toplanacak olan konferansa Osmanlı Devleti temsilcilerinin, yanı sıra TBMM Hükümeti temsilcileri de davet edilmiştir. Londra Konferansında Sevr Antlaşması maddeleri birtakım değişikliklerle tekrar Türk heyetinin önüne sunulmuştur. TBMM temsilcisi Bekir Sami Bey, Misakı Millî’den fedakârlık yapılamayacağını açıklayarak sunulan teklifleri kabul etmemiştir. Londra Konferansı İtilâf devletlerinin istedikleri gibi sonuçlanmayınca, İngilizler Yunanları tekrar kışkırtarak Türklere yönelik bir saldırının başlamasına fırsat tanıdılar. Bursa’da takviye edilen Yunan birlikleri 23 Mart tarihinde Eskişehir’e yönelik ikinci bir saldırıyı başlattılar. Yunanlar bu sırada geçen zamanın Türk kuvvetlerinin lehine olduğunu bildiklerinden İzmir’e yeni takviye güçler çıkarmışlardır. İngilizler ise Yunanların saldırıları sonucu Türklerin Sevr’i kabul etmek durumunda kalacaklarına inanıyorlardı.25 İkinci İnönü Muharebesi 23/31 Mart 1921 İnönü mevzii ile Afyon bölgesinde cereyan etmiştir. Bilecik-Pazaryeri yönünden ilerleyen Yunan birlikleri 27 Mart günü İnönü mevzilerinde Türk birlikleriyle muharebeye başladı. Türk mevzilerinin merkez ve sol kanadında gerileme oldu. Fakat üç gün süren direniş sonucunda Yunan birlikleri geri püskürtüldü. 30 Mart’ta yaptıkları ikinci saldırıda da geri püskürtülünce Yunan birlikleri geri çekilmeye başladılar. Türk kuvvetlerinden silâh ve sayıca üstün olan Yunan birlikleri, Türk ordusunun başında bulunan İsmet Paşanın dirayetli tutumu ile kısa sürede bozguna uğratılmıştır. Geri çekilen Yunan ordusuna Türk süvarileri tarafından Yenişehir ovasında kuvvetli bir darbe indirilmiştir.26 Yunanların mağlûbiyeti Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa tarafından 1 Nisan 1921’de TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşaya telgrafla duyurulur. ” Düşman , binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanını silâhlarımıza bırakmıştır”27 diye çekilen telgrafa Mustafa Kemal Paşa cevaben “… Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus talihini de yendiniz. İstilâ altındaki topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor.” diye yazmıştır.28 İkinci İnönü zaferi, bütün yurtta büyük bir sevinç uyandırmıştır. Genç yaşlı, kadın erkek Ankara halkı, zafer haberlerini duymak için Meclise gitmiştir. Daha sonra zaferi kutlamak için Namazgâh’a gidilmiştir.29 Diğer illerde de kutlamalar yapılmış ve Büyük Millet Meclisine kutlama telgrafları çekilmiştir.30 Zafer kazanan askerlere Metris Tepe’de bir ziyafet verilir ve davul zurna eşliğinde Zeybek, Laz, Kafkas oyunları oynanır.31 Fevzi Paşa, kendisini kutlayan ve ayakta alkışlayan mebuslara İkinci İnönü Muharebelerini anlatır. “Zafer, milletin fedakar, kahraman çocuklarına aittir” der. İnönü muharebeleri elbette ki netice harpleri değildir. Bunlara Batı Anadolu’da muntazam ordu hareketlerinin ancak başlangıcı denilebilir. Çünkü İnönü muharebelerine kadar olan askerî savaşlarımız tek kumanda altına alınmış, merkezi bir kurmay heyeti tarafından yönetilen cephe hareketleri olmamıştır. Zaten Yunanların ilerleyişini durduracak bir merkez olmadığı gibi bu harekata girişecek birlikler de yoktu. Bu nedenle İnönü muharebeleri Yunanlara artık rahatça Anadolu’yu işgal edemeyecekleri mesajını vermiştir. İkinci İnönü Savaşı’ndan sonra TBMM Hükümeti varlığını bütün Avrupa devletlerine kabul ettirerek durumunu güçlendirmiştir. Halkın hükümete ve ordusuna güveni arttığı gibi Mustafa Kemal Paşanın TBMM’deki ve Türk milleti üzerindeki otoritesi güçlenmiştir. Türk ordusunun kazandığı başarı Fransızlarla İtalyanların işgal bölgelerinden yavaş yavaş çekilmelerine de zemin hazırlamıştır. Bu muharebeden sonra Batı Cephesi’nin güney kesiminde yer alan birlikler 1921 yılı Nisan ayı başında Aslıhanlar ve Dumlupınar bölgesinde Yunanlarla yapılan savaşta başarısızlığa uğramış32 ve Afyon’un doğusunda bulunan savunma hattına çekilmek durumunda kalmıştır. Birinci ve İkinci İnönü muharebelerinde umdukları başarıyı kazanamayan Yunanlar, Aslıhanlar ve Dumlupmar galibiyetlerinden de cesaret bularak Anadolu’daki işgal güçlerinin sayısını çıkardılar. Yunan Kralı Konstantin de İzmir’e gelerek ordusunun moralini yükseltmeye çalışır. Silâh ve teçhizat açısından Yunan ordusundan sayıca az olmakla birlikte Türk ordusu da takviye edilmeye çalışılmıştır. 10 Temmuz 1921’de Bursa ve Kütahya-Gediz istikametlerinden saldırıya geçen Yunan ordusu ile Türk kuvvetleri Kütahya bölgesinde bütün cephede düşmanla temasa gelmişlerdir. Şiddetli çarpışmalar sonucunda33 Batı Cephesi Komutanı, birliklere asıl mevzileri olan Eskişehir’in doğusuna çekilme emri vermiştir.34 Çekilme artçı kuvvetlerle oyalama muharebeleri yapılarak gerçekleştirilir. Yunan Generali Papulas, yayınladığı günlük raporda,gerileyen Türk birliklerinin merhametsizce takip edildiğini, Kütahya’yı saran çemberin başarıyla kapanacağının umulduğunu yazmaktadır. Eski Frigya başkenti, yakın nüfusu olan Kütahya, Albay Çuroyanis tarafından ele geçirilir. Yunan veliahttı ve kurmayı da Kütahya’ya gelir ve azınlıkların sevgi gösterileri ile karşılanır. Yunanlar Kütahya’da 5000 esir, 168 top ve cephane arabası ve 2000 deve ele geçirmiştir.35 Yunan ordusuna Türk ordusunu imha etme emri verilir. Yunan akınları yeniden başladığında Türk birlikleri yaptıkları akınlarla Yunan mevzilerini sökmeye çalışır. İsmet Paşa, bunu başaramayınca ne yapması gerektiğini Genelkurmaya sorarak; birliklerini Seyitgazi doğusuna çekmek için izin ister. Fevzi Paşa en zinde kuvvetlerle Eskişehir-Ayvacık doğusunda toplanılmasını emreder. Batı Cephesi komutanlığı bunalım içinde iken Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Karargâhına gitmek üzere trenle Eskişehir’e hareket eder ve oradan cephe karargâhına giderek düşmanı alt etmek için zaman kazanılması gerektiğini bildirir.36 Yapılan durum değerlendirmesi sonucunda ordunun Sakarya doğusuna çekilmesine karar verilir. Türk ordusunun Eskişehir’de bulunan kanadı da Yunanlar karşısında fazla tutunamadığından geri çekilir. 19 Temmuz 1921’de Eskişehir Yunan birliklerinin eline geçer. Türk ordusu 25 Temmuz 1921 tarihinde taktik savunma yapmak amacıyla Sakarya nehrinin doğusuna çekilmiştir.37 Türk ordusunun Sakarya’nın doğusuna çekilmesi ordunun manevî varlığını sarstığı gibi hem de önemli bir vatan parçasının geçici de olsa düşman işgaline bırakılmasına neden olmuştur. Bu işin sorumluluğunu üzerine alan Mustafa Kemal Paşa, “Biz askerliğin gereklerini tereddütsüz yapalım, öteki sakıncalara mukavemet ederiz.” demiştir. Eskişehir’in kaybı TBMM’de tartışmaları başlatmış ve Mustafa Kemal Paşa, milletvekilleri tarafından sert eleştirilere tâbi tutulmuştur. Millî davanın kaybedildiği inancı tüm yurda yayılmış büyük bir moral çöküntüsü yaşanmıştır. Hatta bir ara Meclisin Kayseri’ye taşınması bile gündeme gelmiştir.38 Bu sırada İngiliz başbakanı Yunanların bu başarılarından dolayı Sevr ile yetinmeyeceklerini daha fazlasını isteyeceklerini belirtmektedir. Yunan Kralı Konstantin ise savaş meclisini toplayıp ileri harekâta devam edilmesini istediğini belirtmiştir. Türk ordusunun Sakarya’nın gerisine çekilmesi, 25 Temmuz’dan sonraki günlerde TBMM içinde ve dışında muharebenin kaybedilmesiyle ilgili pek çok tartışmayı beraberinde getirmiştir. Bütün bu gelişmelerin sorumlusu aranmış ve sonuçta Mustafa Kemal Paşa her türlü yönden tenkit edilmeye başlanmıştır. TBMM, bu sırada son çare olarak Mustafa Kemal Paşanın başkomutanlığa getirilmesini teklif etmiştir. 5 Ağustos 1921 tarihinde kabul edilen kanunla üç aylık bir süre için başkomutanlık yetkisi Mustafa Kemal Paşaya verilir.39 Kanuna göre, Mustafa Kemal Paşanın vereceği kararlar kanun gücünde olacaktır. Mustafa Kemal Paşa, başkomutanlık yetkilerini devraldıktan sonra orduyu güçlendirmek için 7-8 Ağustos 1921’de Tekâlifi Milliye Millî Yükümlülükler emirlerini yayınlar.40 Bu emirler ile Türk milleti böylece topyekûn harbe hazırlanıyor ve vatanın düşman işgalinden kurtarılması için elinde kalan son malları da ordusuna veriyordu.41 Bu emrin yayınlanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile birlikte cepheyi teftişe gider.42 Yeni bir düşman taarruzu bekleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, bütün kuvvetlerini Sakarya bölgesinde toplayarak kesin sonuçlu bir meydan muharebesi için hazırlıklara başlar.43 23 Ağustos 1921’de başlayan Yunan taarruzu Sakarya nehri boyunca 100 kilometrelik bir cephe üzerinde 22 gün 22 gece aralıksız devam etmiştir. Yunanlar Türk mevzilerinin sol kanadına yaptıkları taarruzlarda çok etkili olmuşlar ve hatta Ankara’nın 50 km yakınına kadar gelebilmişlerdir. Savunma hattının bölüm bölüm kırılması üzerine 26/27 Ağustos gecesi “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karşı toprağı vatandaş kanı ile sulanmadıkça terk olunamaz.”44 emrini veren başkomutanın talimatı bütün birlikler tarafından canla başla uygulanır ve Türk ordusu muharebeyi kazanır.45 Bu zaferden sonra TBMM kabul ettiği bir kanunla 19 Eylül 1921’de Mustafa Kemal Paşaya mareşallik rütbesi ile gazilik unvanı vermiştir.46 Fevzi Paşaya orgenerallikjsmet Paşaya ise tümgenerallik rütbesi verilir.47 Sakarya muharebeleri sırasında İsmet Paşa’nın 2 Eylül 1921 tarihinde AP muhabiriyle yaptığı görüşme Türk milletinin azmini ve moral gücünü göstermesi açısından önemlidir. Bu konuşmasında İsmet Paşa; “Bizi mağlûp edemeyecekler çünkü askeri mantık aleyhlerindedir. Mütarekede kişilik bir ordu terhis ettik. İcap ederse bunları tekrar sağlayabiliriz.” demiştir.48 Sakarya’da Türk ordusunun kazandığı zafer, milletin kaybolmaya yüz tutan bağımsızlıkla ilgili ümit ve beklentilerinin yeniden güçlenmesine neden olduğu gibi Meclise ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşaya olan güveninin de artmasına zemin hazırlamıştır. Sakarya Savaşı Türk askerinin canı pahasına giriştiği bir mücadele olup bir yerde Türk milletinin ölüm kalım muharebesidir. Sakarya Zaferi yeni Türk Devleti’nin uluslar arası itibarının artmasına neden olan bir gelişme olmuştur. Türk ordusunun ve yeni Türk Devleti’nin günden güne güçlendiğini fark eden İtilâf devletleri, 1922 yılı Mart ayından itibaren Türkiye’ye barış teklifleri sunmaya başladılar. Bu tekliflerde yine Sevr’in değiştirilmiş hâli masaya getirildi. Misakı Millî’den taviz vermek istemeyen TBMM Hükümeti bu önerilerin hiçbirini kabul etmemiştir. Sakarya Meydan Savaşı’nda yenilgiye uğrayan düşman, Eskişehir-Kütahya-Afyonkarahisar doğusunda bir hatta çekilerek savunma tertibini alır. İki yanı sarp kayalarla kaplı bu hattı takviye etmeye başlar. Türk ordusu da bu hatta paralel olarak gerekli hazırlıklarını tamamlamaya çalışmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 4 Mart 1922 tarihinde TBMM’nin gizli oturumunda, Türk Başkomutanlığının amacını, kesin sonuçlu bir taarruza geçerek düşmanı yerleştiği mevzilerden atmak ve yok etmek şeklinde açıklar. Ancak, son darbenin indirilebilmesi için Türk ordusunun her bakımdan güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu sırada, ordunun silâh, teçhizat ve personel ikmali tamamlanmaya çalışılır. Ordunun lojistik desteğini sağlayacak olan menzil teşkilâtında düzenlemelere gidilir ve yurt içinde kurulan imalâthanelerde ordunun ihtiyacı olan malzemeler imal edilmeye çalışılır. Taarruz hazırlıkları döneminde ordu mensupları sıkı bir askerî eğitimden geçirilir. Bu gelişmeler olurken, TBMM’de başkomutanlık sorunu tekrar gündeme getirilir. Mecliste muhalif milletvekilleri Mustafa Kemal Paşanın başkomutanlık görevinin uzatılmasına karşı çıktılar. Mustafa Kemal Paşa bu sırada ordunun kumandansız kalmasının telâfisi imkânsız sonuçlar yaratacağını açıklayarak49 TBMM’de genel durum hakkındaki görüşlerini aktarmış; ertesi gün yapılan toplantıda 6 Mayıs 1922 başkomutanlık süresi üç ay daha uzatılmıştır. 20 Temmuz 1922’de yapılan toplantıda ise Türk ordusunun ve milletin her bakımdan güvenini kazanmış olan Mustafa Kemal Paşaya başkomutanlık yetkisi süresiz olarak verilmiştir. TBMM’de bu tartışmalar olurken başkomutan cepheleri ziyaret ederek yapılan hazırlıkları yerinde kumanda heyeti Yunanlara karşı yapılacak taarruz için zaman olarak ağustos ayını uygun bulur. 50 Türk ordusu, Ağustos ayında istihbarat faaliyetlerini artırarak topladığı bilgileri değerlendirmiş ve 6 Ağustos 1922 tarihinde gizlice taarruz hazırlıklarına geçmiştir. 20 Ağustos’ta başkomutanın Akşehir’de yaptığı toplantıda taarruz plânları görüşülür ve 25 Ağustos’tan itibaren Anadolu’nun dışarısı ile bütün haberleşmesinin kesilerek taarruzun başlatılması emri verilir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa olduğu hâlde Afyon Kocatepe’deki muharebe idare merkezinden51 26 Ağustos 1922 sabahı verdiği bir emirle taarruz harekâtını başlatır.52 İngilizlerin, Türk ordusunun Yunanların yaptığı engelleri altı ayda geçemeyeceğini ileri sürmesine rağmen Türk ordusu bu engelleri 26 Ağustos günü yaptığı hücumlarla kısa sürede aşar. Düşman Afyon mevzilerinden geriye doğru atılır.53 27-28 Ağustos tarihinde de muharebeler devam eder. 30 Ağustos günü yapılan meydan muharebesi bizzat başkomutan tarafından idare edildiğinden tarihe Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçmiştir. 54 31 Ağustos günü Çalköy’e gelen komuta heyeti gelişmeleri yeniden değerlendirerek Yunanların takip edilmesi yönünde karar birliğine varır.55 Başkomutan Gazi Mustafa Kemal burada tarihî emrini verir “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Bu emir 56 Türk ordusunun yıldırım hızıyla ilerlemesine, Afyon İzmir hattını 350-400 km 9 gün gibi kısa bir sürede aşmasına neden olur. Dünya harp tarihine en hızlı taarruz harekâtı olarak geçen bu yıldırım harekâtı, Türk ordusunun vatanını düşmandan kurtarmak için sergilediği azim ve kararlılığı göstermesi bakımından son derece önemlidir. 26 Ağustos 1922’de başlatılan Büyük Taarruz ve takip harekâtı, Anadolu’nun ebedî Türk yurdu olduğunu bir kez daha tüm dünyaya kanıtlamıştır. 30 Ağustos Zaferi Türk tarihinin dönüm noktasını teşkil etmiştir. Yunan ordusuna karşı yürütülen takip harekâtı sırasında Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis Uşak’ta karargâhı ile birlikte esir edilmiş; Yunanlardan pek çok silâh araç ve gereç ele geçirilmiştir.57 Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa 4 Eylül 1922 tarihinde verdiği günlük emirde hedefin İzmir’in tahrip edilmeden ele geçirilmesi ile düşmanın İzmir limanına yığılmış olan ulaştırma ve savaş gemilerinin de ele geçirilmesi olarak açıklar.58 6 Eylül tarihinde ise kasaba ve köylerin Yunanlar tarafından yakılmaması için gerekli tedbirin alınmasını emreder.598 Eylül’de İsmet Paşa İzmir’in bir an önce ele geçirilmesi için Birinci Orduya Süvari Kolordusunu hemen harekete geçirmesini ve İzmir’in kayıtsız şartsız teslim alınmasını bildirir.60 9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu İzmir’e girerek Batı Anadolu’yu Yunan işgalinden temizlemiştir.61 Türk ordusunun bir kısmı Büyük Taarruz esnasında Kocaeli yarımadasından boğazlara doğru bir harekât başlatmıştır. İstanbul’da sadece İngilizler, Türk ordusunun ilerleyişine karşı tavır almış fakat diplomatik görüşmelerle boğazların serbestliği ilkesi Türk tarafı tarafından kabul görünce İngilizlerle de mesele çözümlenmiştir. Sadece Doğu Trakya’nın geri alınması sorunu kalmıştır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bu sırada Doğu Trakya’nın derhâl teslim edilmesini istemiştir. Türk ordusu Trakya’yı geri almak için büyük çaplı bir harekât hazırlığı içerisine girince Fransa’nın arabuluculuğu ve Rusya ve İtalya temsilcilerinin de girişimi ile İngiltere siyasetini değiştirir. 4 Ekim 1922 tarihinde Mudanya’da İtilâf devletleri ile Yunanistan ve Türkiye temsilcileri bir araya geldiler. Türkiye’yi İsmet Paşanın temsil ettiği Mudanya görüşmeleri sonunda 11 Ekim 1922 tarihinde ateşkes antlaşması imzalanmıştır.62 Mudanya Ateşkes Antlaşması, yeni Türk Devleti’nin, uluslar arası alanda büyük başarısıdır. Bundan sonra yeni Türk Devleti’nin en önemli sorunu, şerefli bir barış antlaşması imzalayarak medenî dünya devletleri arasında onurlu bir yere gelmektir. KAYNAKÇA 16 Kazım Özalp; Milli Mücadele, Ankara, 1971, Hacim Muhittin Çarıklı; Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri, Ankara, 1967, 17 İzzettin Çalışlar, 61. Fırkanın Gediz ve Kütahya Muharebeleri, istanbul, Askeri Matba, 1932, 84 Sayılı askerî Mecmua’nın Tarih Kısmı, 18 Ali Fuat Cebesoy; Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1955. s. 516. 19 Türk İstiklal Harbi Cilt, Batı Cephesi, 3 Kısım, Ankara, 1966, 43. 20 Aydemir; s. 173-179. 21 Çalışlar; s. 66. 22 Baki Vandemir; istiklal Harbinde Demirci Akıncıları, İstanbul, 1936, 23 Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; Sayı 52, Vesika No1210. Tümerdem; Yunanlılarla istiklal Harbi, istanbul, 1939, s. 9-39. Fahri Belen; Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara, 1983, 24 Zabıt Ceridesi, c. 9, 25 Bilal Şimşir; ingiliz Belgelerinde Atatürk, , Ankara, 1975, 26 Sebahattin Selek; Anadolu İhtilali, Ankara, 1968, Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; No1255. 27 Nutuk, Ankara, 1982, c2, 28 Selahattin ,Türk Kurtuluş Savaşında ikinci inönü Meydan Muharebesi, istanbul, 1933. 90 sayılı Askerî Mecmua’nın eki, Nutuk, 29 Nuri Köstüklü; “İkinci İnönü Zaferinin Anadolu’daki Yankıları”, Millî Kültür, Nisan 1991, 30 Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-1; Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2000, s. 280. 31 ihsan İdikut; ideal Komutanlarımızdan Kumandanı Miralay Şehit Nazım Bey, İstanbul, 1952,s 104. 32 Türk İstiklal Harbi Cilt. Batı Cephesi; 3 Kısım, 33 İdikut; 34 Türk istiklal Harbi Cilt. Batı Cephesi, 3 Kısım; 35 Türk istiklal Harbi II. Cilt. Batı Cephesi, 4Kısım; 36 37 Özalp; s. 181. 38 Fahri Belen; Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara, 1973, 39 Gizli Celse Zabıtları; 40 Nutuk; 41 Alptekin Müderrisoğlu; Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları, Ankara, 1974, 42 İsmet Paşa 5 Ağustos 1921 günü Genelkurmay başkanlığından istifa etmiştir. Zabıt Ceridesi; 43 Müderrisoğlu; Sakarya, İstanbul, 1982, Belen, 44 Nutuk; istiklal Harbi, II nci Cilt, Batı Cephesi, s. 65. 45 Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; s. 69, Vesika No 1516. 46 Nutuk; 47 Zabıt Ceridesi; c. 13, 48 Akşam, Vakit ve İleri gazetelerinde yayınlanmıştır. 49 Nutuk; 50 Türk istiklal Harbi Batı Cephesi, Ankara, 1965, 51 Abdurrahman Özgen; Milli Mücadelede Türk Akıncıları, İstanbul, 1973, 52 Fahrettin Altay, İstiklal Harbimizde Süvari Kolordusu, istanbul, 1949, İzzettin Çalışlar; Sakarya’dan İzmir’e Kadar, Birinci Kolordu, istanbul, 1932, 87 sayılı Askeri Mecmuanın Tarih Kısmı, 53 Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; s. 60, Vesika No. 1368. 54 Abdurrahman Özgen; Milli Mücadelede Türk Akıncıları, Belen; Gizli Celse Zabıtları , 55 Belen; Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; Vesika No. 1392. Mahmut Goloğlu, Cumhuriyete Doğru, Ankara, 1970, 56 Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; Vesika 57 Belen, Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; Vesika Goloğlu; Çalışlar; Sakarya’dan izmir’e Kadar, Birinci Kolordu, 58 Çalışlar, Sakarya’dan İzmir’e Kadar, Birinci Kolordu, Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, 59 Fahrettin Altay; İstiklal Harbinde Süvari Kolordusu, Harp Tarihi Vesikalar Dergisi, Vesika 60 Abdurrahman Özgen, Milli Mücadelede Türk Akıncıları, 61 Altay; Özgen; s. 193-199. 62 Tevfik Bıyıklıoğlu; Trakya’da Milli Mücadele, Ankara, 1955, Ali Fuat Türkgeldi; Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara, 1948, s. 158. Harp Tarihi Vesikalar Dergisi; Vesika
Kurtuluş Savaşında Cepheler ve Yapılan Antlaşmalar Hakkında Bilgi KURTULUŞ SAVAŞINDA CEPHELER VE ANTLAŞMALAR Kurtuluş Savaşında belli başlı üç cephede mücadele verilmiştir Bunlardan Batı cephesinde Yunanlılara ve dolaylı olarak İngilizlere karşı, Doğu cephesinde Ermenilere karşı, Güney cephesinde ise Fransız-Ermeni işbirliğine karşı, kısmen de İtalyanlara karşı mücadele edilmiştir DOĞU CEPHESİ Doğu cephesi TBMM’nin ilk resmi cephesidir Burada Ermenilerle savaşılmıştır Ermeniler, Wilson ilkeleri, Mondros Ateşkesi ve Sevr’den destek alarak Doğu Anadolu’yu İşgale başladılar I Dünya Savaşından sonra Kafkaslarda devlet kuran Ermeniler amaçlarını gerçekleştirmek için Doğu Anadolu’yu ele geçirmeye başladılar TBMM tarafından Doğu cephesine atanan 15 Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Osmanlıdan kalan düzenli ordu ile Ermenileri yenilgiye uğrattı Ermeniler ateşkes istediler İki taraf arsında Gümrü Antlaşması imzalandı3 Aralık 1920 TBMM ilk siyasi ve askeri başarısını burada kazanmıştır Gümrü Antlaşmasına göre; Aras nehri sınır olacak, Ermeniler işgal ettiği Türk bölgelerinden çekilecek, Kars, Sarıkamış, Iğdır TBMM’ye bırakılacak, Ermenistan, Sevr dahil Türklerin aleyhine hiçbir antlaşmayı tanımayacak, Türklere karşı düşmanca hareket etmeyecekler Antlaşmanın Önemi; TBMM’yi tanıyan ilk devlet Ermenistan olmuştur Ermeniler Sevr’i geçersiz sayan ve Misak-ı Milliyi kabul eden ilk devlettir Bu Sevr’in uygulanamayacağının ilk göstergesidir Doğu cephesi kapanmış birliklerin bir kısmı Batı cephesine kaydırılmıştır GÜNEY CEPHESİ Güney cephesinde yoğun olarak Urfa, Antep ve Maraş savunmaları dikkat çeker Mondros’tan sonra Adana, Urfa, Antep, Maraş önce İngilizler tarafından işgal edilmiş, sonra da Musul karşılığında Fransızlara bırakılmıştır Burada Fransızların Suriye’den getirdikleri Ermeni intikam alaylarının Türk halkını yok etmeye başlaması üzerine bölge halkı direnişe geçti Diğer cephelerden farklı olarak bu cephe Kuva-i Milliyecilerin mücadelesi ile başarı elde etmiş, düzenli ordu burada faaliyet göstermemiştir Fransızlar, işgal girişimlerimde güçlü bir savunma ile karşılaşmışlardır 12 Şubat 1920’de Maraş, 11 Nisan 1920’de Urfa düşman işgalinden kurtarıldı Antep ise uzun bir savunma yapmış fakat yiyecek ve silah sıkıntısı yüzünden Fransız işgaline girmiştir Başarılı mücadelelerinden dolayı bu kentlere daha sonra Gazi, Kahraman, Şanlı gibi ünvanlar verilmiştir Güney cephesindeki başarılar üzerine Fransızlarda Anadolu da kalınamayacağı fikri uyanmaya başlamıştır Daha sonra da Sakarya Savaşı’nın ardından TBMM ile Ankara Antlaşmasını imzalayarak bölgeden çekilmişlerdir Güneyde İtalya ile ise savaş yapılmamış, Yunanlılara karşı TBMM’yi destekleyen İtalyanlar Sakarya Savaşından sonra işgal ettikleri yerlerden çekilmişlerdir BATI CEPHESİ Batı cephesinde TBMM kuvvetleri, Yunan işgaline ve onları destekleyen İngilizlere karşı dolaylı olarak mücadele etmişlerdir İzmir’in işgalinden Sevr’e kadar olan dönemde Yunanlıların amacı birinci planda Sevr’i kabul ettirmek, sonra ise uygulamaya koymaktı I İNÖNÜ SAVAŞI 6 – 10 Ocak 1921 Bu savaşın sebepleri; Yunanlıların Eskişehir demiryollarını ele geçirmek istemesi, Eskişehir’i alarak Ankara’ya ulaşıp Milli Mücadeleyi yok etmek istemesi, TBMM’ye Sevr antlaşmasını kabul ettirmek istemeleri, Düzenli ordunun fazla güçlenmeden ortadan kaldırılmak istenmesiydi Savaşın gelişimi; Yunanlılar, Çerkez Ethem’in ayaklanmasından yararlanarak harekete geçtiler Ancak İsmet Paşa komutasındaki ordularımız, sayıca ve silah yönünden üstün olan Yunan ordusunu yenilgiye uğratmıştır İsmet Paşa bu başarıdan sonra Çerkez Ethem üzerine yürüyerek onun isyanını da bastırmıştır Savaşın sonuçları; Bu zafer, Düzenli ordunun kazandığı ilk askeri başarıdır TBMM’nin otoritesi artmıştır TBMM’ye ve düzenli orduya güven ve katılım artmıştır Milli birlik ve beraberlik güçlenmiştir Düzenli ordunun gerekliliği ortaya çıkmıştır 1921 Anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye ilan edilmiştir İstiklal Marşı kabul edilmiştir12 Mart 1921 Londra da bir konferans toplanmıştır Türk – Sovyet ilişkileri gelişmiş ve aralarında Moskova Antlaşması imzalanmıştır Afganlarla da dostluk antlaşması imzalanmıştır LONDRA KONFERANSI 23 Şubat – 22 Mart 1921 Konferansın toplanma sebepleri; Sevr’de bazı değişiklikler yaparak TBMM’ye kabul ettirmek istemeleri, Yunan ordusuna zaman kazandırmak istenmesi, Türk ordusunun Doğu cephesinde Ermenilere, Güney cephesinde de Fransızlara karşı verdiği başarılı mücadele Londra Konferansına, TBMM’nin varlığını tanımamış olmak için yalnızca İstanbul Hükümetini çağırdılar TBMM’nin de İstanbul’un emrinde olduğu izlenimini yaratmak için de İstanbul Hükümeti ile birlikte M Kemal ya da TBMM üyelerinden birinin de bulunabileceğini belirttiler M Kemal ise doğrudan çağırılmadıkça katılmayacağını bildirdi Bunun üzerine TBMM, İtalya’nın aracılığı ile Londra Konferansına resmen davet edildi TBMM, Konferanstan bir sonuç alınamayacağını bildiği halde barıştan yana olduğunu göstermek ve Misak-ı Milli’yi dünya’ya duyurmak ve varlığını kabul ettirmek için Konferansa katıldı Konferansa İstanbul adına Tevfik Paşa, TBMM adına da Bekir Sami Bey katıldı İki tarafın birlikte davet edilme sebebi, iki hükümet arasındaki görüş ayrılığından yararlanmaktı Beklenen olmadı İlk söz hakkı Tevfik Paşa’ya verildiği halde o söz hakkını, Bekir Sami Bey’e bırakmıştır Bu hareket, Türk Ulusunun tek temsilcisinin TBMM olduğunun kabul edildiğini gösterir Konferanstan tahmin edildiği gibi bir sonuç alınamamıştır Bu arada Bekir Sami Bey Konferans sırasında İngiltere, Fransa ve İtalya arasında ikili antlaşmalar yapılmıştır Fakat bu antlaşmalar TBMM tarafından bağımsızlık ve egemenliğe ters düştüğü için onaylanmamıştır Konferansın önemi; TBMM İtilaf Devletleri tarafından hukuksal olarak tanındı Misak-ı Milli tüm dünya’ya duyurulmuş oldu TBMM’nin barış yanlısı olduğu tüm dünya’ya gösterilmiş oldu Yunan ordusuna toparlanması için zaman kazandırdı AFGAN DOSTLUK ANTLAŞMASI 1 Mart 1921 Londra Konferansının devam ettiği günlerde bir Türk heyeti de Moskova’ya gitti Sovyet Rusya ile görüşmeye gelen Türk heyeti bu sıra da Moskova da bulunan Afgan temsilcileri ile de bir dostluk antlaşması imzaladı Böylece yeni Türk Devletini tanıyan ilk İslam devleti Afganistan oldu MOSKOVA ANTLAŞMASI 16 Mart 1921 Bu antlaşmaya ortam hazırlayan etkenler; Rusya ve TBMM’nin ortak düşmanla mücadele etmesi Rusya’nın Güneyini, TBMM’nin de Doğusunu güvenlik altına almak istemesi ve Doğu cephesinin kesin olarak kapatıp buradaki birlikleri diğer cephelere sevk etme isteği, TBMM’nin Rusya’nın yardımına ihtiyaç duyması, Sovyet Rusya’nın yeni rejimi Anadolu da yaymak istemesi olarak gösterilebilir Antlaşmanın Maddeleri İki taraftan birinin tanımadığı bir antlaşmayı diğer tarafta tanımayacaktı THORN; Buna dayanarak Sovyet Rusya Sevr’i reddediyor ama Misak-ı Milli’yi kabul ediyordu Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasında yapılan antlaşmalar geçersiz sayılacak Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edecek Batum Gürcistan’a bırakılacak Kars, Ardahan ve Artvin Türkiye de kalacaktı Taraflar kendi geleceklerine kendileri karar verecek Boğazlar tüm devletlerin ticaret gemilerine açık olacak Antlaşmanın önemi; İlk defa büyük bir batılı devlet yani Sovyet Rusya, TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi tanımıştır Türkiye’nin Doğu sınırı güvenlik altına alınmış bu sayede Doğudaki birliklerin batı ve güneye kaydırılmasına olanak sağlanmıştır TBMM bir destekçi kazanmıştır Batum’un kaybı ise Misak-i Milliye’den ilk tavizdir II İNÖNÜ SAVAŞI 23 Mart – 1 Nisan 1921 Savaşın sebepleri; Londra Konferansından bir sonuç alınamaması, I İnönü yenilgisinden sonar Yunanlıların İtilaf Devletlerine güçlerini ispat etmek istemeleri ve Sevr’i zorla TBMM’ye kabul ettirmekti Savaş Yunan saldırısı ile başladı Bir tarafta Yunan ordusu Diğer taraftan TBMM’ye ait düzenli ordu arasında yapılan savaşın sonunda başarılı olamayan Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar Savaşın sonuçları; Halk’ın TBMM’ne güveni ve düzenli orduya katılımı arttı Tüm batı cephesi komutanlığı İsmet Paşa’ya verildi Yunanlılar Anadolu da başarılı olabilmek için daha fazla asker getirmeye başladılar İngilizler Malta’daki Türk aydınların bir kısmını serbest bıraktı İtalyanlar işgal ettikleri yerlerden bir kısım askerlerini çekmeye başladılar I Ve II İnönü savaşlarında düşman oyalanarak zaman kazanılmıştır KÜTAHYA – ESKİŞEHİR SAVAŞLARI 10 – 24 Temmuz 1921 II İnönü Savaşı’nda kazanılan başarının ardından geçen zaman içerisinde Türk ordusunun saldırıya geçmemesi üzerine Yunanlılar Türklerin taarruz gücüne erişemediklerini anlamıştı Destekçileri İngiltere’den aldıkları silah ve askeri malzemeleri kullanarak hazırlıklarını tamamlayan Yunanlılar Eskişehir- Afyon istikametinden saldırıya geçtiler Bunu üzerine ordunun daha fazla yıpranmasını istemeyen M Kemal’in emri ile Türk ordusu Sakarya Nehrinin doğusuna çekildi Türk ordusu yenildi çünkü yeni kurulmuş bir orduydu, I Ve II İnönü Savaşlarında yıpranmıştı Sayı ve malzeme olarak da Yunanlılar daha üstün durumdaydı Savaşın sonuçları; Afyon, Kütahya, Eskişehir Yunanlılarca işgal edildi Meclisin Kayseri’ye taşınması fikri gündeme geldi Mecliste muhalif bir grup M Kemal’e sert bir şekilde yüklenmeye başladı Bunun üzerine M Kemal Meclisten kendisine Başkomutanlık yetkisinin verilmesini istedi TBMM yoğun tartışmalar ve oylamaların sonucunda M Kemal’e 3 ay süreyle Başkomutanlık yetkisini verdi5 Ağustos 1921 THORN; Tüm yetkilerin tek kişi de toplanması demokratik olmasa da burada amaç daha hızlı karar alıp uygulayabilmektir M Kemal Başkomutan olduktan sonra ordunun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Tekalif-i Milliye Emirlerini yayınladı7-8 Ağustos 1921 Buna göre;her ilçede bir komisyon kurulacaktı, Halkın elindeki tüm silah ve cephane üç gün içinde orduya teslim edilecekti Her ev bir takım çamaşır, bir çift çorap ve çarık vererek bir askeri giydirecekti Eli silah tutan herkes orduya alınacaktı Taşıt araçları ayda bir kez alınacak ve 100 km’yi aşmamak üzere kullanılacaktı Bedeli sonradan ödenmek üzere yiyecek maddelerinin yüzde kırkına el konacaktı Zanaatkârlardan silah yapmayı bilenler orduya hizmete alınacaktı Tekâlif-i Milliye Komisyonunun hızlı çalışması içinde İstiklal mahkemeleri kurulacaktı SAKARYA MEYDAN SAVAŞI 23 Ağustos – 13 Eylül 1921 Türk ordusu Kütahya-Eskişehir savaşında Sakarya Nehrinin doğusuna çekilmişti Türk ordusu, burada bir cephe oluşturdu Hazırlıklarını tamamlayan Yunan ordusu Sakarya’nın batısından saldırıya geçti Ancak hiç beklemedikleri bir karşı saldırıyla karşılaşan Yunan orduları geri çekilmeye başladı 13 Eylül’de Sakarya’nın doğusunda hiçbir Yunan askeri kalmadı Savaşın sonucunda; Yunan ordusunun saldırı gücü kırılıp savunmaya geçerken saldırı sırası Türk ordusuna geçti 1683 II Viyana Kuşatmasından bu yana devam eden geri çekilme sona erdi M Kemal’e Gazilik unvanı ve Mareşallik rütbesi verildi İtalyanlar Anadolu’yu tamamen boşalttılar İngilizlerle esir değişimi antlaşması imzalandı ve Malta esirleri kurtarıldı Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars antlaşması imzalandı Rusya’nın isteği ile bu antlaşma Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ile TBMM arasında yapıldı Bu antlaşmayla doğu sınırımız kesin şeklini aldı Sakarya Savaşından sonra İtilaflar TBMM’ye bir barış teklifinde bulundu Ancak reddedildi Sakarya savaşının ardından Fransa ile de Ankara Antlaşması yapılmıştır Bu antlaşmaya göre; İki taraf arasındaki savaş durumu sona erecekti Esirler karşılıklı olarak serbest bırakılacaktı Fransızlar işgal ettikleri bölgelerden çekileceklerdi Antlaşmanın imzalanmasında iki ay sonra Türk Kuvvetleri Suriye sınırının kuzeyine, Fransızlar da güneyine çekilecektir İskenderun ve Hatay Fransızlarda kalacak ancak bu bölge için özel bir yönetim uygulanacaktı Suriye topraklarında olan Caber Kalesi Türk toprağı sayılacak ve Türk askerlerince korunacaktı Antlaşmanın önemi; İlk kez bir İtilaf Devleti yani Fransa TBMM’yi tanımıştır İtilaf Devletleri arasındaki ilk parçalanmadır Fransa – İngiltere Hatay dışında Suriye sınırımız çizildi Güney cephesi kapandı ve buradaki tüm birlikler Batı cephesine kaydırıldı BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI M Kemal Paşa Yunanlılara karşı 6 Ağustos 1922’de taarruza karar aldı Plana göre düşman ani bir baskın yapılarak çevrilecek ve imha edilecekti Bu arada Yunanlılar da Sakarya savaşından sonra Batı Anadolu’yu ellerinde tutabilmek için çok güçlü bir savunma hattı oluşturmuşlardı Türk taarruzu 26 Ağustos günü başladı Bir süre sonra kaçış yolları tıkana Yunanlılar 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da büyük bir bozguna uğratıldılar İlerlemeye devam eden Türk ordusu 9 Eylül de İzmir’e girdi 18 Eylül’de de tüm Batı Anadolu’yu düşmandan temizledi Bu savaş ile Kurtuluş savaşı sona erdi Yunan işgali sona erdi İtilaf Devletleri ise Türk ordusunun İstanbul’a gireceği endişesine kapılarak ateşkes önerisinde bulundular Bu gibi sebeplerden dolayı Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı11 Ekim 1922 Mudanya görüşmelerine TBMM, İngiltere, Fransa ve İtalya katılmıştır Yunanistan katılmamış, İngiltere tarafından temsil edilmiştir Mudanya Ateşkes Antlaşmasında alınan kararlar; Türkiye ve Yunanistan arasındaki savaş durumu sona erecektir Yunan birlikleri 15 gün içerisinde Doğu Trakya’yı boşaltacaklardır Doğu Trakya’nın güvenliğini sağlamak için 8000 Türk jandarması görev yapacaktır İstanbul ve Boğazların idaresi TBMM’ye bırakılacaktır İstanbul’daki işgal güçleri kesin barış imzalanıncaya kadar bölgede kalacaktır Türk ordusu da kesin barış imzalanıncaya kadar Çanakkale ve Kocaeli’nde belirlenen çizgide kalacaktır Ateşkesin önemi; Savaşın silahlı mücadele dönemi bitmiştir Doğu Trakya, İstanbul ve Boğazlar savaş yapılmadan kurtarılmıştır İsmet Paşanın buradaki başarıları Lozan görüşmelerine katılmasına ortam hazırladı LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI 24 Temmuz 1923 Lozan Konferansına, TBMM, İngiltere, İtalya, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, Romanya, Yugoslavya, Belçika, Portekiz, ABD gibi ülkeler katılmıştır Türkiye’yi Konferansta İsmet Paşa temsil etmekteydi İsmet Paşadan Kapitülasyonlar ve Ermeni yurdu konusunda asla taviz vermemesi istendi Bunun dışındaki konularda esnek davranabilir gerekirse Ankara ile irtibat kurabilirdi Konferans iki aşamada gerçekleşti Konferansın ilk tur görüşmeleri 20 Kasım 1922 de başladı Bazı konularda anlaşma sağlanmasına rağmen Osmanlı borçları, Musul, Boğazlar ve Kapitülasyonlar gibi konularda sonuç alınamayınca konferans 4 Şubat 1922’de dağıldı Türk ordusu İstanbul, Boğazlar ve Musul üzerine harekete geçmek için hazırlıklara başladı Ancak yeni bir savaşı iki tarafta göze alabilecek durumda olmadıkları için, görüşmeler İtilafların isteğiyle yeniden başladı23 Nisan 1923 Musul hariç bütün konularda anlaşma sağlandı ve 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde barış antlaşması imzalandı Alınan kararlar Boğazlar bir komisyon tarafından yönetilecekti Komisyonun başkanı Türk olacaktı Boğazların iki yaksın da 15’er km alan askerden arındırılacaktı Ticaret gemileri boğazdan serbestçe geçebilecek ancak savaş gemilerinin geçişi sınırlı olacaktı Kapitülasyonlar tamamen kaldırılacaktır Ülkedeki tüm azınlıklar Türk Vatandaşı olarak kabul edilecektir Böylece iç işlerimize karışılması da engellenmiş olacaktı Osmanlı Devletinden kalan borçlar 1854’den itibaren Osmanlıdan ayrılan devletlerarasında paylaştırılarak ödenecektir Yunanistan’da yaşayan Türkler ile Türkiye’de yaşayan Rumlar mübadele edilecekti Ancak Batı Trakya’daki Türkler ve İstanbul’daki Rumlar dışındaki Türk ve Rum azınlıklar yer değiştirecektir Rum patrikhanesi İstanbul’da kalacaktı Ancak patrikhanenin din dışı yetkilerine 1926’da Medeni Kanun kabulüyle son verilecektir Ülkedeki tüm yabancı okullar, Türk Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olacaktı Yine bu okullarda Milli Eğitim Bakanlığı esaslarına gör eğitim yapılacaktı Antlaşmaya göre sınırlarımızda belli oldu Yunanistan ile sınırımız Meriç Nehri olacaktı Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağacı Türkiye’ye verecekti Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’de kalacaktı Yunanistan kendisine ait olan Türkiye’ye yakın adalarda asker bulundurmayacaktı Lozan antlaşmasının onaylanmasından 6 hafta sonra İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazları boşaltacaktır Antlaşmanın önemi Misak-ı Milli tüm dünya devletleri tarafından kabul edildi Yeni Türk devletinin varlığı ve bağımsızlığı herkes tarafından tanındı Günümüze kadar yürürlükte kalan bir antlaşmadır Osmanlıdan kalan kapitülasyonlar, azınlıklar, Osmanlı borçları gibi bir takım sorunlar çözülmüştür Lozanda tam çözüme kavuşturamadığımız Hatay ve Boğazlar sorunu lehimize çözdüysekte, Musul sorununu lehimize çözemedik
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması 30 Ekim 1918 ile Anadolu ve Trakya her türlü işgale açık bir duruma geliyordu. Çünkü Mondros ateşkesi hükümleri galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal etme hakkı tanıyordu. Ülke işgale uğrarken padişah için önemli olan; saltanatın, halifeliğin ve hanedanın selameti idi. Bu antlaşma çok ağır koşulları içerirken, İstanbul Hükümeti ileride yapılacak barış görüşmelerinde bu koşullarlı hafifletilebileceğini umuyordu. Mondros Ateşkes Antlaşmasının hemen ardından işgaller başladı. Bu antlaşmanın 7. maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumu bahane ederek istedikleri bölgeleri işgal edebileceklerdi. Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. İngilizler Çanakkale, Musul, Batum, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars’ı işgal ettiler. Fransızlar ise; Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu işgal ettiler. İngilizler tarafından işgal edilen, Güney Doğu’daki bazı iller daha sonradan Fransızlara devredilmiştir. İtalyanlar ise Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Konya ve Akşehir’e de asker yolladılar. Mondros Mütarekesi’nin Doğu Anadolu’da 6 vilayetin Vilayet-i sitte Ermenilere bırakılacağına ilişkin maddesi Ermenileri harekete geçirdi. Ermeniler kurdukları Alaylarla Doğu Anadolu’da yayılmaya ve bölgedeki Türklere zulüm ve baskı uygulamaya başladılar. Kozan, Osmaniye, Mersin ve Adana’ya Fransızlarla birlikte Ermeni çetecileri de geldi. Hasan Tahsin Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni ele geçirmek üzere İngiliz, Amerika ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline tepki olarak gazeteci Hasan Tahsin tarafından düşmana atılan ilk kurşun Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olmuştur. Mondros ateşkes antlaşmasından sonra işgallerin başlamasına karşılık Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses çıkarmamışlar, orduyu geliştirip güçlendirmeye yönelmemişlerdir. Sadece kendi çıkarlarını düşünmüşler, çekingen ve korkak davranmışlar, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için hiçbir önlem almamışlardır. Kurtuluş savaşımızdan işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’da Fransızlara karşı başlamışsa da, ilk Kuva-yi Milliye hareketi Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemesine seyirci kalan Osmanlı Hükümeti’nden artık hiçbir şey beklenemezdi. Bu durum, Kuva-yi Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını kolaylaştırmıştır. 19 Mayıs 1919’da Atatürk Samsun’a çıkmıştır. Amasya genelgesinin yayınlamıştır. Daha sonra Erzurum ve Sivas kongrelerini toplamıştır. İstanbul’un işgali edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı yönetimi çökmüştür. Ulusu temsil eden, ulus adına karar veren yetkili organa ihtiyaç vardır. Bu da ancak yeni bir meclis kurularak mümkün olacaktır. 23 Ekim 1920’de 338 milletvekilinin katılımı ile TBMM açıldı. Fakat savaştan yenik çıkan Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslovakya devletleri arasında imzalanan, Türk’ün ölüm fermanı olarak bilinen Sevr Antlaşması imzalanmıştır. TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini sayma kararı vermiştir. Doğu cephesi, Güney cephesi, Batı cephesi, 1-2 İnönü savaşları ve son olarak Sakarya Meydan Muharebesi savaşları verilmiştir. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır. Mudanya ateşkesinin ardından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Yeni Türk Devleti tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. Böylece Türkiye tüm sömürülen halklara ve uluslara bağımsızlıklarını kazanmak için umut ışığı olmuştur. Trakya Cephesi Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra; Edirne-İstanbul demiryolunu kontrol etmek üzere bir Fransız alayı Trakya’ya yerleşmiş bulunuyordu. Fransız Generali Franchet D’Esperey ile Yunanistan Başbakanı Venizelos arasında imzalanan Antlaşma ile Kuleliburgaz-Hadımköy hattı Yunan ordusunun işgaline terk edilmiştir. Bu gelişmeler karşısında, 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın 9 Ocak 1920 tarih ve 55 sayılı emrine uyarak bütün Edirne vilayetinde sıkıyönetim ve seferberlik ilan etti. Diğer taraftan Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 31 Mart 1920’de Lüleburgaz’da yaptığı ilk kongresinde dış tecavüzler ve iç ayaklanmalar karşısında her türlü tedbir alma yetkisinin kolordu komutanına vermeyi kararlaştırdı. San Remo Konferans’ında İtilaf Devletleri Edirne ile birlikte Doğu Trakya’yı da Yunanistan’a bırakmayı kararlaştırdı. 9 Mayıs 1920’de Edirne’de toplanan Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 2’nci kongresinde Edirne ve Doğu Trakya’nın Yunanistan’a bırakılmasını kesinlikle reddetti ve ülke topraklarının savunulmasını kararlaştırdı. Bu amaçla, yerli halktan asker toplama ve silahlı savunma tedbirleri almayı kararlaştırdı. Ayrıca, Cemiyet programını değiştirmekle birlikte ismini de “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” haline getirerek, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubesi olmuştu. Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını kolaylaştırmak, Osmanlı İmparatorluğu’na fiilen olduğu kadar hukukende son vermek amacı ile İtilaf Devletlerinin de teşviki ile Yunan Ordusu bir taraftan Anadolu’da bir taraftan da Trakya’da harekete geçti. 20 Temmuz 1920’de başlayan Yunan Taarruzu sonunda Edirne 24 Temmuz 1920’de düştü. Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını takip eden günlerde Yunan hükümeti kendi meclislerinden geçirdikleri bir kanunla Doğu ve Batı Trakya’yı bir genel valilik halinde Yunanistan’a kattığını ilan etti. Yunanlılar tarafından Edirne ve Doğu Trakya’nın ilhakına rağmen, Trakya’da işgale karşı silahlı mücadele devam etmiştir. Anadolu’da kazanılan büyük zafer ve orduların Boğazları geçerek Trakya’yı kurtarmak için harekete geçmeleri kararı karşısında, Boğazlarda bulunan İtilaf Devletleri ateşkes anlayışı içinde olmuşlardır. 15 Ekim 1922’de yürürlüğe giren Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla Doğu Trakya, Yunan kuvvetleri tarafından boşaltıldı. 25 Kasım 1922’de Edirne Valiliğine tayin edilen Şakir Bey Kesebir, Türk yönetimini yeniden kurmuştur. Lozan Konferansı sonucunda, Yunanlıların Anadolu’da yakıp yıktıklarına karşılık, savaş tazminatı olarak Karaağaç ve Bosnaköy Köprübaşlarının da Anavatana katılması kararlaştırılmıştır. Doğu Cephesi Kurtuluş Savaşında Doğu Cephesi Ermeni Devleti, Rusya’da Çarlık sisteminin yıkılıp yerine Sosyalist bir devlet kurulması üzerine 1918’de ortaya çıktı. Taşnak Partisi tarafından idare ediliyordu. Ermeniler, sınırlarımıza saldırıyor, Müslüman halka aşırı zulüm, haksızlık ve katliam yapıyordu. Bunun üzerine, TBMM Ermenilere karşı askeri harekete geçilmesine karar verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İcra Heyeti’ne Bakanlar Kuruluna mütareke hükümlerine uyularak boşaltılan “Evliye-i Selase” doğuda bulunan 3 ilimiz Kars, Artvin ve Ardahan’ın tekrar geri alınması için gereğinin yapılması yolunda ayrıca yetki vermişti. Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa 30 Mayıs ve 4 Haziran 1920 tarihinde Doğu’daki durum hakkında hükümete rapor verdi. Bu raporda, “Ermenilerin ilk fırsatta Erzurum’u dahil ellerine geçirmek için teşebbüslerde bulunacakları, Ermeni ordusuna karşı hakim ve müsait bir vaziyet almanın sorunluluğu, Brest Litovski ve Batum Antlaşması ile Türkiye’ye bırakılan Evliye-i Selase’yi işgal etmek üzere harekete geçmenin gerekliliği” açıklanmış ve hükümetçe de bu durum uygun görülmüştür. Taarruz için 7 Haziran’da emir verildi. Ancak, Sovyet Dışişleri Bakanı’nın Ermenistan, İran ve Türkiye sınırlarının belirlenmesinde, Rus Sovyet Hükümeti’nin arabuluculuğu ile meselenin siyasi yollardan halledilmesinin mümkün olduğunun bildirmesi üzerine, ordunun taarruzu geciktirilmiştir. Bu arada Ermenilerin, Türk topraklarına ve halkına karşı tecavüzü, Oltu’yu işgal etmeleri ve Gürcülerin de 25 Temmuz’da Artvin’i almaları üzerine, 28 Eylül 1920’de ordumuz taarruza geçti. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars 15. Kolordu Kafkas Tümeni Komutanı Albay Halit Bey Karsıalan yönetiminde, 7 Aralık gecesi imzalandı. Osmanlı’da Ermenileri Millet-i Sadıka diye anılmıştır. Ermeni meselesi ilk kez Berlin Antlaşması’nda ortaya çıkmıştır 1878. Ermeniler amaçlarına ulaşabilmek için Taşnak ve Hınçak cemiyetlerini kurmuşlardır. Ermeniler, II. Abdülhamid’e suikast düzenlemişler, fakat başarılı olamamışlardır 1905. En son 19. yüzyıl sonlarında Van, Erzurum, Bitlis ve Sason civarında ayaklanmışlardır. 1915’te Ermeniler Van ve Sivas’ta katliam yapmışlar ve 1915’te Tehcir Kanunu ile Suriye’ye göç etmek zorunda bırakılmışlardır. General Harbord, Doğu Anadolu ile ilgili bir rapor hazırlamış, raporda Ermenilerin yaşadıkları Osmanlı topraklarında Türk nüfusundan fazla olmadığı açıklanmıştır. 24 Eylül 1920’de Ermeniler saldırıya geçmiş, Türk Ordusu Misakı Milli sınırlarına kadar ilerlemiş ve Kars Zaferi kazanılmıştır. Bu cephede Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmak isteyen Ermeniler ile savaşılmıştı. TBMM Hükümeti 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 9 Haziran 1920’de harekete geçen Kazım Karabekir Paşa 30 Ekime Ermenileri kesin bir mağlubiyete uğratarak Doğu Anadolu’nun tamamını kurtardı. Ermenilerin isteği üzerine Gümrü Antlaşması imzalandı 3 Aralık 1920. Gümrü Antlaşmasının Maddeleri ve Tarihi Önemi Antlaşmayla; Kars, Sarıkamış, Iğdır, Kağızman Türk Devleti’ne verilecek. Doğu sınırı, Aras Nehri ve Çıldır Gölü’ne kadar uzanacak. Ermenistan Hükümeti, Sevr Barış Antlaşması’nı tanımayacak. Ermenistan, TBMM’nin aleyhinde çalışmayacak. Türklere saldırıda bulunan Ermeniler dışındakiler isterlerse 6 ay içinde Türkiye’ye dönebilecekler. Gümrü Barışı, TBMM Hükümeti’nin uluslararası alanda kazandığı ilk askeri ve siyasi başarıdır. Sevr Antlaşması’nın geçersizliği ilk kez uluslararası antlaşmada onaylanmıştır. Ermeni sorunu çözüme kavuşturulmuştur. Doğu Cephesi’nin kapanması ile buradaki güçlerin büyük bir kısmı Batı Cephesi’ne gönderilmiştir. Güney Cephesi Güney Cephesindeki Askerler Fotoğraf Çektiriyor İtalyanlar İzmir’in Yunanistan’a verilmesi nedeniyle kırgındı, bundan dolayı Kuva-i Milliye’yi desteklemişler ve bölge halkına iyi davranmışlardır. П. İnönü Savaşı’ndan sonra işgal ettikleri yerleri boşaltmışlardır. Fransızlar ise, Mondros’tan sonra Adana, Osmaniye ve Mersin’i işgal etmişlerdi. Paris Barış Konferansı’nda Suriye, Lübnan, Antep ve Maraş Fransızlara bırakılmıştır. Aynı zamanda güney cephesi, düzenli orduların savaşmadığı tek cephedir. Bölgede Fransız ve işgalcilere ve işbirlikçi Ermenilere karşı bölgesel cemiyetlerce kahramanca mücadeleler verilmişti. 12 Şubatta Maraş, 10 Nisanda Urfa, 20 Ekimde de Adana düşman işgalinden kurtarıldı. Sakarya zaferinden sonra Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Fransızlar bölgeyi terk etmişlerdir. TBMM 1973’te aldığı kararla kahramanlıklarından dolayı Maraş’a “Kahraman”, Antep’e “Gazi” ve 1984’te Urfa’ya da “Şanlı” unvanı verilmiştir. Batı Cephesi Batı Cephesi Yunan işgaline karşılık Ayvalık, Denizli ve Salihli bölgesinde Kuva-yi Milliye Cephesi oluşturulmuştur. Kuva-yi Milliye, Kurtuluş Savaşı’nın ilk savunma kuruluşudur. Kuva-yi Milliye'yi örgütlemek için Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri yapılmıştır. Ali Fuat Paşa, Gediz Taarruzunda başarılı olamamış ve Yunan orduları Dumlupınar’a kadar ilerlemiştir. Çerkez Ethem’in baskıları ve Ali Fuat Paşa’nın etkisiz olması nedeniyle Ali Fuat Paşa Moskova Büyükelçiliğine atanmıştır. Batı Cephesi ikiye ayrılmıştır. Albay İsmet Bey Batı Bölümü’ne, Albay Refet Bey ise Güney Bölümü’ne atanmıştır. Yunan taarruzu karşısında Kuvay-i Milliye başarılı olamamıştır. Ordudan firarlar başlamış, fakat İstiklal Mahkemeleri’nin çalışmaları ile firarlar sona ermiştir. Düzenli ordunun kurulması ile Kuva-yi Milliye tamamen ortadan kaldırılmıştır 8 Ekim 1920. Düzenli orduya geçildiği sırada bazı Kuva-yi Milliyeciler isyan etmişlerdir Çerkez Ethem ve Demirci Efe. Demirci Mehmet Efe isyanı 1. İnönü Savaşı’ndan önce, Çerkez Ethem İsyanı ise 1. İnönü Savaşı’ndan sonra bastırılmıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında en zorlu mücadelelerin verildiği cephe Batı cephesidir. Kısaca özetlemek gerekirse, bu cephede Yunan birlikleri ile savaşılmıştır. Batı Cephesi savaşları 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir’i işgali ile başlamış ve 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’ne kadar devam etmiştir. Başlangıçta Kuva-yi Milliye birlikleri ile karşı konulduğu için istenilen sonuçlar alınamamıştır. Dağınık ve düzensiz haldeki Kuva-yi Milliye Birliklerinin kaldırılıp yerine düzenli ordunun kurulmasıyla istenilen başarı elde edilmiştir. 1. İnönü Zaferi ve Sonuçları 1. İnönü Savaşında Mustafa Kemal Atatürk 1. İnönü Muharebesi, Kurtuluş Savaşı sırasında 6 Ocak 1921'de iki koldan saldırıya geçen Yunan güçleriyle İnönü mevziinde savunma halinde olan Ankara hükümeti kuvvetleri arasında gerçekleşmiş muharebelerdir. Yunanlılar, Türk ordusunun gücü hakkında keşifte bulunarak Eskişehir’i ele geçirip, TBMM’yi dağıtmak için üs olarak kullanmak istiyordu. Bu arada Türklere karşı göstereceği başarı İtilaf devletlerinden yardım almasını kolaylaştıracaktı. Bu yolla Türk gücünü kırarak Sevr’i uygulatabileceklerdi. Üstelik; TBMM’nin Çerkez Ethem İsyanıyla uğraşıyor olması böyle bir olayı gerçekleştirmek için uygun bir ortamdı. Yunan saldırısı İnönü mevkiinde İsmet Paşa komutasında durduruldu. Batı Cephesi’nde düzenli orduların Yunan ordularına karşı kazandığı ilk zaferdir. Bu zafer TBMM’nin iç durumunu kuvvetlendirmiş, dışarıdaki itibarını arttırmış, askere alım işlemleri hızlanmıştır. İsmet Paşa, Albaylıktan Generalliğe terfi etmiştir. İtilaf devletlerinin hiç beklemedikleri bu yenilgi karşısında durumu görüşmek üzere Londra’da toplandılar. Sevr Antlaşmasını gözden geçirmek zorunda kaldılar. Bu zaferden sonra Çerkez Ethem İsyanı da bastırılmış ve düzenli orduya karşı yapılan bütün müdahaleler ve isyanlar bastırılmıştır. Londra Konferansı ve Sonuçları 21 Şubat-12 Mart 1921 Soldan sağa Bekir Sami Kunduh, Fransız delege, Zekai apaydın. Ayakta solda Hüsrev Gerede Bey Birinci İnönü zaferinden sonra İtilaf Devletleri tarafından toplanmıştır. Amaçları; Sevr Antlaşmasını yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirmek. İtilaf devletleri aralarındaki anlaşmalıktan yaralanmak için İstanbul ve TBMM’yi birlikte konferansa davet etmişler, ancak Tevfik Paşa’nın TBMM’yi halkın gerçek temsilcisi olarak belirtmesi üzerine amaçlarına ulaşamamışlardır. İngilizlerin, Rusya’nın TBMM ile Moskova’daki görüşmelerinden rahatsız olmaları, Musul ve Kerkük’te direnişle karşılaşmaları ve 1. İnönü Savaşı sonucunun İtilaf Devletleri arasında görüş ayrılığına neden olması bu ülkelerin Sevr’i kabul ettirebilme umutlarını büyün ölçüde bitirmiştir. Ayrıca Fransızların Güney Doğu Anadolu’da büyük bir direnişle karşılaşması, İtalyanların işgal planlarından memnun olmaması ile bir antlaşmaya varılamadan Konferans dağılmıştır. Yeni Türk Devleti ve TBMM ilk kez İtilaf Devletleri tarafından tanınmıştır. TBMM, konferansa katılmakla barış yanlısı olduğunu bütün dünya kamuoyuna göstermiştir. Yeni Türk Devleti’nin haklı davasını bütün dünya kamuoyuna duyurmuştur. Sevr Antlaşması’nın uygulanmayacağı anlaşılmıştır. İtilaf Devletlerinin Teklifleri İzmir Türk Devleti’ne iade edilecek, ancak şehirde Yunan güçleri bulunacak. İzmir’in valisi Hıristiyan olacak ve Milletler Cemiyeti tarafından tayin edilecek. Doğu Trakya Yunanlılara kalacak. Doğu Anadolu’da Ermenistan kurulacak. Ordunun sayısı arttırılacak, fakat kapitülasyonlar devam edecek. Moskova Antlaşması 16 Mart 1920 Rıza Nur, Yusuf Kemal Tengirşenk, Ali Fuat Cebesoy, Georgy Chicherin, Jelal Korkmazov antlaşma koşullarını görüşürken. Moskova antlaşması, kurtuluş savaşı sırasında TBMM ile Sovyet Rusya arasında 16 Mart 1921'de imzalanmıştır. Rusya’da kurulan Bolşevik Hükümeti ile TBMM Hükümeti’nin ortak noktaları batı karşıtı olmalarıydı. Bu ortak nokta iki tarafı birbirine yaklaştırmıştır. TBMM’nin doğu, güney ve batı cephelerindeki başarıları da Sovyetlerin TBMM'ye yakınlaşmasında etkili olmuştur. Rusya, Misak-ı Milli ve yeni Türk Devleti’ni tanıyan ilk Avrupa devleti olmuştur. İtilaf devletlerini oldukça rahatsız eden bu yakınlaşma Moskova antlaşmasıyla perçinlenmiştir ve bu antlaşmayla Batum, Türkiye’nin liman hizmetinden yararlanması şartıyla Gürcistan’a bırakılmıştır. Bunun karşılığında ise Sovyetler, Türkiye'ye altın ve silah yardımı yapacaktır. Bu madde Türk Devleti’nin Misak-ı Milli’den verdiği ilk tavizdir. Ayrıca 1. İnönü Savaşı’ndan sonra 12 Mart 1921’de İstiklal Marşı kabul edilmiş, 20 Ocak 1921’de ilk Anayasa Teşkilat-ı Esasiye ilan edilmiştir. 2. İnönü Zaferi ve Sonuçları 23 Mart- 1 Nisan 1921 2. İnönü Muharebesi, Kurtuluş Savaşı sırasında kazanılmış bir zaferdir. Londra Konferansı tekliflerinin kabul edilmemesi ve İngilizlerin Yunanlıları kışkırtması bu savaşın birinci nedenlerini oluşturur. Bunun üzerine 1. İnönü yenilgisinin esikliğinden Sevri uygulatarak kurtulmak isteyen Yunanlıların ve TBMM’nin Londra Konferansında İtilaf Devletlerinin isteklerini kabul etmemesi üzerine, 23 Mart 1921'de İngilizlerin desteğini alan yunanlılar yeniden taarruza geçmişlerdir. Ancak düzenli Türk birlikleri karşısında daha fazla direnemeyerek bozguna uğramış ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu zaferden sonra İtalyanlar işgal etikleri Muğla ve Antalya’dan da çekilmeye başlamışlardır. Fransızların TBMM’ye karşı tutumları yumuşamaya başlamıştır. Mustafa Kemal kazanılan zaferin önemini İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta “Siz orada sadece düşmanı değil, Türk Milletinin makus talihini de yendiniz” diyerek belirtmiştir. Kütahya-Eskişehir Savaşları 10-24 Temmuz 1921 Kütahya Eskişehir Savaşı Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanmıştır. Muharebeler 10 Temmuz 1921 ile 24 Temmuz 1921 arasında Yunanistan ile Ankara hükümeti arasında gerçekleşmiştir. Muharebeyi Ankara hükümeti kaybetmiş ve Sakarya Nehrinin doğusuna çekilmek zorunda kalmıştır. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, yeni kurulan düzenli ordunun Batı Cephesi’nde kaybettiği tek savaştır. Afyon, Eskişehir ve Kütahya Yunanlıların eline geçti. Ordunun daha fazla zayiat vermesini istemeyen Mustafa Kemal orduyu Sakarya Nehrinin doğusuna kadar çekti. Savaşın kaybedilmesi TBMM’ye olan güveni sarstı, Meclisin Kayseri’ye taşınması ve Kuva-yi Milliye’ye dönülmesi gündeme geldi. Yunan ordusu Sakarya Nehrine kadar ilerledi. Durumun ciddiyetinin ani kararlar alınmasını gerektirdiği için 5 Ağustos 1921’de “Başkomutanlık Kanunu” çıkartıldı. Bu kanunla Mustafa Kemal Paşa Başkomutan seçildi. Ayrıca Meclis tüm yetkilerini Mustafa Kemal Paşa’ya devretti. Bu kanun 1922’de süresiz olarak uzatıldı. Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesine kadar yürürlükte kaldı. Mustafa Kemal Paşa orduyu yeniden güçlendirmek amacıyla 8 Ağustos 1921’de Tekalif-i Milliye Emirleri’ni çıkardı. Bu sayede ordunun ihtiyaçlarının büyük bir kısmı halktan karşılanmaya çalışıldı. Sakarya Meydan Muharebesi-Savaşı 23 Ağustos-13 Eylül 1921 Sakarya Meydan Muharebesi Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası kabul edilen savaştır. Tekalif-i Milliye Emirleriyle Türk Ordusunun eksiklerinin bir kısmı büyük ölçüde tamamlanmış ve ordu savaşa hazırlanmaya çalışılmıştır. 23 Ağustos Yunanlılar taarruza başlamışlardır. Mustafa Kemal Paşa “Hattı Müdafaa yoktur, Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” diyerek orduyu coşturmuş ve 22 gün süren savaş sonunda Türk ordusu büyük bir zaferle Yunan ordusunu gerisin geri kaçmak zorunda bırakmıştır. Bu zaferle birlikte 1683 Viyana bozgunundan beri devam eden Batı karşısındaki gerileme durmuştur. Yunanlılar savunmaya, Türkler taarruza geçmişlerdir. TBMM, Mustafa Kemal Paşa’ya “Mareşallik” rütbesi ile “Gazilik” unvanı vermiştir. Fransızlar bu savaştan sonra TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki doğuda Rusya’nın kontrolünde Gürcistan ve Azerbaycan ile Kars Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşmayla birlikte Doğu sınırlarımız kesinlik kazanmış ve bu bölgedeki birlikler kesin bir zafer için yapılması planlanan Büyük Taarruz için Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır. Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması 20 Ekim 1921 Atatürk Ankara antlaşması için gelen Franklin Bouillon ile birlikte Ankara Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Sakarya zaferinin ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransa arasında imzalanmıştır. Antlaşma gereğince; taraflar arasındaki savaş durumu sona erdi. Hatay dışında bugünkü Suriye sınırımız çizildi. Hatay’da özel bir yönetim kuruldu. Türkçe’nin resmi dil olması ve Türk parasının kullanılması kabul edildi. Burada yaşayan Türklere geniş haklar tanındı. Fransa ve Türk Devleti’ni resmen tanımış oldu. İtilaf Devletleri’nin Türkiye’ye karşı oluşturduğu birlik parçalanmaya başladı. Fransa Hatayla ilgili özerklik kararlarını kabul etmekle buranın Anadolu’nun bir parçası olduğunu da onaylamış oluyordu. Fransızlar Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk İtilaf Devleti olup, İtilaf devletleriyle olan ilişkisi kesin olarak ayrılmıştır. Bu arada İtalya da Anadolu’dan tamamen çekilmiş, Güney Cephelerimiz kapanmıştır. Güneydeki birliklerin çoğu Büyük Taarruz için Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi 26 Ağustos-18 Eylül 1922 Sakarya Meydan Savaşı’nda Yunan ordusunu yenilgiye uğratan Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahı Büyük Taarruz’u başlattı. 30 Ağustosta Başkomutanlık Meydan Savaşıyla Dumlupınar’ın kuzeyinde düşman ordusu yok edildi. Mustafa Kemal “Ordular! İlk hedefimizi Akdeniz’dir. İleri” emrini vermesi üzerine taarruza geçen Türk ordusu önünde kaçan Yunan ordusunu İzmir’e kadar kovaladı. 9 Eylülde İzmir düşman işgalinden kurtarıldı. 18 Eylülde Batı Anadolu tamamen düşmandan temizlendi. Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922 İsmet İnönü Mütareke Sonrasında Büyük taaruzdan sonra telaşa düşen İngilizlerin isteği üzerine Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı 11 Ekim 1922. Görüşmelere İngiltere, Fransa, İtalya ve Türkiye katılmış, Yunan temsilcileri görüşmelere katılmamıştır. Konferansa TBMM adına İsmet Paşa katılmıştır. Mudanya Ateşkesi ile Kurtuluş savaşının askeri safhası sona ermiş, politik safhası başlamıştır. Doğu Trakya ve İstanbul savaş yapılmadan kurtarılmıştır. Meriç Nehri Yunanistan ile aramızda sınır olarak kabul edilmiştir. İstanbul’un TBMM’ye devredilmesiyle Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir. Anadolu projesinde başarılı olamaması üzerine İngiltere de Lloyd George hükümeti düşmüştür. Yunanlıların Megalo idea Büyük Yunanistan düşüncesi tarihe gömülmüştür. Mondros Ateşkes Antlaşması geçerli bir belge olmaktan çıkmıştır. İlginizi çekebilecek diğer olaylar En Yeniler geri ileri 1. Listedesiniz geri ileri Biyografiler Marco Polo CV BİYOGRAFİ Heinrich Himmler CV BİYOGRAFİ Marilyn Monroe CV BİYOGRAFİ Alan Turing CV BİYOGRAFİ Karl Marx CV BİYOGRAFİ Ismael Zambada Garcia CV BİYOGRAFİ Niccolò Machiavelli CV BİYOGRAFİ Nasrettin Hoca CV BİYOGRAFİ Joseph Goebbels CV BİYOGRAFİ Nikola Tesla CV BİYOGRAFİ II. Abdülhamid CV BİYOGRAFİ Piri Reis CV BİYOGRAFİ Vladimir Lenin CV BİYOGRAFİ Mimar Sinan CV BİYOGRAFİ Kanuni Sultan Süleyman CV BİYOGRAFİ
Sınav Soruları8 ay önce1 Cevap26 KezA. Eskişehir Kütahya MuharebeleriB. Sakarya Meydan Muharebesi Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin. İşte Cevaplar SakinolRey2021-12-05 011602Cevap Meclisin Ankara'dan Kayseri'ye taşınması fikri aşağıdakilerden hangisinden sonra gündeme gelmiştir?Lütfen birini seçinizA. Eskişehir Kütahya MuharebeleriB. Sakarya Meydan MuharebesiDoğru Cevap A şıkkı yani 'Eskişehir Kütahya Muharebeleri' seçeneğidir.. Bu cevaba 0 yorum yazıldı. Soru Ara? den fazla soru içinde arama YazBilgilendirme 2022 yılı YKS, AÖF, AUZEF, ATA-AÖF, AÖL, LGS, AÖO, AÖIHL-MAÖL, YDS, TUS, MSÜ, ALES, KPSS, İSG, YKS, DGS, EUS, TYT, AYT, ADES, ADB, Amatör Denizcilik Eğitimi Sınav takvimleri belli
meclisin kayseri ye taşınması hangi savaş